Varlık Vardır Veya Yoktur Sözü Neyi Anlatır ?

Umut

New member
“Varlık Vardır Veya Yoktur” Sözünün Peşinde: Mantık, Metafizik ve Gündelik Hayat Üzerinden Bir Forum Sohbeti

Selam sevgili forumdaşlar!

Konulara farklı pencerelerden bakmayı seven biriyim; bugün de “Varlık vardır veya yoktur” ifadesini birlikte kurcalayalım istedim. Bu cümle ilk bakışta basit bir ikilik gibi duruyor: ya varız ya yokuz, ya masa var ya da yok. Ama biraz eşelediğimizde mantıktan metafiziğe, psikolojiden toplumsal yaşama kadar pek çok kapı aralıyor. Gelin hem objektif/veri odaklı hem de duygusal/toplumsal bakışları yan yana getirelim; farklı yaklaşımları karşılaştıralım, aramızda bolca fikir alışverişi olsun.

---

Sözün İlk Halkası: Bu İfade Ne Demek, Neyi İmliyor?

“Varlık vardır veya yoktur” cümlesi, düşünmeyi ikili karşıtlıkla başlatır: olan ile olmayan. Bir anlamda varlığın temeline “durum” koyar; üçüncü bir seçeneği dışarıda bırakan bir netlik duygusu yaratır. Bu açı, gündelik hayatta işimizi kolaylaştırır: Bir randevu ya tutulur ya tutulmaz; anahtar ya ceptedir ya değildir. Ancak hayat iyi bir öğretmendir: Bazen randevu “yarı tutulur”, anahtar “evde bir yerde vardır ama bize yok gibidir.” Yani ikiliğin konforu ile dünyanın akışkanlığı arasında ince bir gerilim var.

---

Mantıkçı Pencere: Üçüncü Hâlin İmkânsızlığı mı, Belirsizliğin Alanı mı?

Klasik mantık “üçüncü hâlin imkânsızlığı” ilkesine yaslanır: Bir önermenin ya kendisi ya da değillemesi doğrudur. Bu, “var veya yok” ikiliğini güçlendirir. Fakat modern mantık ve bilgi kuramında daha geniş bir manzara var:

- Olasılık ve belirsizlik: Bilmediğimiz için “var mı yok mu?” sorusunun cevabı askıda kalabilir. Bilgi eksikliğimiz, varlığın kendisine değil, erişimimize dair bir belirsizlik üretir.

- Bulanık (fuzzy) mantık: “Var gibi”, “neredeyse yok”, “%70 var” gibi ara değerler, pratik karar almayı kolaylaştırır.

- Parakonsistent/diyaletik yaklaşımlar: Bazı çelişkilerin kontrollü biçimde birlikte ele alınabileceğini savunur; “var-yok” ikiliğinin sertliğini yumuşatır.

Mantık sahasında mesele, “varlığı çoğaltmak” değil, konuştuğumuz varlık türünü (nesne, bilgi, olasılık, deneyim) doğru etiketlemektir. Böylece “var/yok” yerine “hangi anlamda var?” sorusu öne çıkar.

---

Metafizik ve Gelenekler: Doğu-Batı Hatları ve Köprüleri

- Parmenides hattı: “Olan vardır; olmayan üzerine düşünülmez.” Burada varlık tek ve zorunludur; yokluk düşüncenin dışıdır.

- Aristoteles hattı: “Potansiyel/aktüel” ayrımı getirir. Bir tohumun “ağaç olma” potansiyeli, farklı bir “var olma tarzıdır.”

- Doğu düşünceleri: Bazı gelenekler “boşluk/şeylerin özsüzlüğü” üzerine konuşur; varlığı ilişkisel ve koşullu görür. “Var” ve “yok” bir süreçte, karşılıklı bağımlılıkla anlaşılır.

- Tasavvufî çizgi: “Varlık birliği” tartışmaları, “gerçekten var olan”la “gölge varlık” ayrımı yapar; görünüşler dünyasıyla anlam dünyası arasında köprü arar.

Bu hatların ortak derdi şudur: Varlık tek bir cümleyle yakalanmaz; anlatı, bağlam ve deneyim ister.

---

Erkeklerin Objektif/Veri Odaklı Yaklaşımı: Ölç, Tanımla, Test Et

Forumda sık gördüğüm eğilimlerden biri, erkeklerin stratejik ve ölçülebilir çerçeveleri tercih etmesi. Bu çerçevede “varlık” şöyle konuşulur:

1. Tanımın netleştirilmesi: “Neyi ‘var’ sayıyoruz? Fiziksel mevcudiyet mi, işlevsel etki mi, ölçülebilir iz mi?”

2. Gözlenebilirlik: Sensör, veri kaydı, deney; “var”ın bir kanıt izi bırakması beklenir.

3. Operasyonelleştirme: “Varlık” performans göstergelerine bağlanır: Kullanım sıklığı, enerji tüketimi, etki alanı.

4. Karar kriterleri: “Eşik değer” aşılırsa var; aşılmazsa yok.

Bu yaklaşımın gücü, karar almayı hızlandırması ve tartışmayı ortak bir ölçekte buluşturmasıdır. Zayıf yanı, anlamın ve deneyimin ince katmanlarını ıskalama riskidir.

---

Kadınların Duygusal/Toplumsal Etkiler Odaklı Yaklaşımı: İlişki, İz ve Yankı

Kadınların çoğu zaman öne çıkardığı hat, varlığın insanlar arası ilişkilerde ve toplumsal dokuda nasıl göründüğüne bakmaktır:

1. Duygusal varlık: Birinin yokluğunun bıraktığı boşluk, onun “varlığının” kanıtı gibi yaşanır.

2. İlişkisel iz: “Varlık” temas ettiği hayatlarda açtığı anlam yoluyla ölçülür: hatıra, bakım, etki, dayanışma.

3. Toplumsal yankı: Bir kişi/nesne/fikir, toplulukta konuşuluyor, bakımı yapılıyor, aktarılıyor mu? O hâlde “vardır.”

4. Kapsayıcılık: “Görünmeyenlerin varlığı” (emek, bakım, sessiz katkılar) sorulur; istatistiklerde görünmeyen, ilişkide derinden hissedilir.

Bu yaklaşımın gücü, insanî bedeli ve etik sorumluluğu görünür kılmasıdır. Sınırı ise, ölçülebilirlik talebine hızlı cevap vermemesi olabilir. En iyi sonuç, bu bakışın veri odaklı yaklaşımla konuşmasıyla çıkar.

---

Bilim, Teknoloji ve “Varlık”: Modelde Var, Dünyada Var mı?

- Fiziksel dünyanın katmanları: Parçacıklar, alanlar, olasılıklar; “varlık” bazen ölçümle belirir. Deneyin tasarımı, gördüğümüz “var”ı kısmen kurar.

- Bilişsel bilim: Zihin “nesne kalıcılığı” geliştirirken, “var/yok” şemaları inşa eder; bazı kültürlerde görünürlük eşiği farklıdır.

- Yapay zekâ ve veri: Bir varlığın “veri modelinde” temsili (ID, kayıt, düğüm) onun dijital varoluşudur. Silinince “yok” olur mu? Hayır; izler, kopyalar, yankılar kalabilir.

- Sosyal medya: “Varlık” etkileşimle pekişir; görülmeyen bazen “yok” sayılır. Ama topluluk için anlamlı olan, görünmeyenin emeğidir çoğu zaman.

Buradan çıkardığımız ders: Varlık bağlamla birlikte var olur. Hangi bağlamdasın, “var/yok” o bağlama göre yazılıyor.

---

Gündelik Hayatta Varlık: Minimalizmden Anlam Ekonomisine

Evdeki eşya, işteki süreç, ilişkilerdeki sorumluluk… “Var mı, yok mu?” sorusu güncel bir tasarım meselesi:

- Minimalist okuma: Gereksiz varlık yorar; az eşya, net zihin.

- Anlam ekonomisi: Az ama öz ilişkiler, “varlığı ağır” bağlar.

- Kurumsal düzlem: Organizasyonlarda “rol var ama işlev yok” çelişkisi, görünüşte varlık—fiiliyatta yokluk yaratır.

- Şehir hayatı: Mekânın varlığı, erişilebilirlik ve güvenlik ile anlam kazanır; kâğıt üzerinde “var” olan park, kullanılmıyorsa “yok” gibi yaşanır.

---

Kesişim Noktası: İki Bakışın Diyaloğu

Veri odaklı yaklaşım “ölç, doğrula, karar ver” der; duygusal/toplumsal yaklaşım “anlamı ve bedeli unutma” diye uyarır. İkisi birlikte şu reçeteyi üretir:

1. Tanım + Anlam: Nesnenin/fikrin tanımını koy, ama insan deneyimini eş zamanlı tut.

2. Kanıt + Hikâye: Tablonun yanına bir de hikâye koy; rakamın yanına hatırayı yaz.

3. Eşik + Eşik altı: Eşik değer üstünü “var” sayarken, eşik altını görünmez kılma; belki başka bir ölçekte “var.”

---

Forum İçin Sorular: Söz Sizde!

- Siz “var/yok” kararını verirken daha çok hangi ölçütü kullanıyorsunuz: ölçülebilir iz mi, ilişkisel etki mi?

- İşinizde/okulunuzda “kâğıt üzerinde var, pratikte yok” dediğiniz neler var? Nasıl görünür kılınabilirler?

- Hayatınızda “az ama varlığı ağır” dediğiniz üç şey nedir? Neden?

- Veriyi merkeze koyan bir kararınızın, duygusal/toplumsal bedelini sonradan fark ettiniz mi? Nasıl dengelediniz?

- Topluluk olarak “varlığı görünmeyenleri” (bakım emeği, sessiz katkı) nasıl takdir edebiliriz?

- Dijital dünyada silinen bir hesabın “varlık izi” sizce ne kadar sürer? Etik sınır nerede başlar?

- “Varlık vardır veya yoktur” yerine hangi cümleyi önerirsiniz: “Hangi anlamda var?”, “Hangi bağlamda görünür?” ya da bambaşka bir öneri?

---

Kapanış: İkiliğin Dışında, Diyalogda Var Olmak

“Varlık vardır veya yoktur” ifadesi, düşünmenin başlangıç çizgisi. Ama çizgiden sonra yollar çoğalıyor: mantık, metafizik, bilim, gündelik hayat, ilişkiler. Erkeklerin objektif/veri odaklı düzen kurma arzusu ile kadınların duygusal/toplumsal etkileri görünür kılma çabası birlikte düşünüldüğünde, hem sağlam hem de insana iyi gelen sonuçlar doğuyor. Hadi şimdi bu başlığı, kendi deneyimlerimizle çoğaltalım: Sizce nerede “var” demeliyiz, nerede “yok”, nerede de “başka türlü var”? Yazın, konuşalım; belki de hepimizin ortak aklında yeni bir “varlık” tarifi şekillenir.