Işyerinin tehlike sınıfını nasıl öğrenirim ?

Ceren

New member
İşyerinin Tehlike Sınıfını Nasıl Öğrenirim? Sosyal Yapılar ve Eşitsizlikler Perspektifinden Bir Bakış

Herkesin güvenli bir çalışma ortamına hakkı olduğuna inanıyorum. Ancak işyerindeki tehlike sınıfını öğrenmek, çoğu zaman göz ardı edilen bir mesele haline gelebiliyor. Çoğu kişi, çalışma ortamındaki riskleri ve bu risklerin tehlike sınıfını nasıl belirleyeceğini bilmeden hayatına devam ediyor. Oysa bu, yalnızca kişisel güvenliği ilgilendiren bir konu değil; işyerinde var olan toplumsal yapılar, sınıf farkları, ırk ve cinsiyet gibi faktörlerle de doğrudan ilişkili. Bu yazımda, işyerindeki tehlike sınıfının belirlenmesinin, sosyal eşitsizliklerle nasıl bağlantılı olduğunu tartışacağım. Kadınlar, erkekler, ırksal ve sınıfsal farklılıklar, çalışma koşullarını şekillendirirken, bu farklar işyerindeki riskleri nasıl etkiliyor? Hep birlikte inceleyelim.

Tehlike Sınıfı Nedir? Temel Bir Tanım ve İşyerindeki Riskler

İşyerindeki tehlike sınıfı, işin niteliğine göre belirlenen ve çalışanın maruz kaldığı potansiyel risklerin seviyesiyle doğrudan bağlantılı bir kavramdır. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) mevzuatına göre, her işyerinin belirli bir tehlike sınıfı vardır. Bu sınıflar, genellikle işin fiziki, kimyasal, biyolojik ve psikososyal faktörlere dayalı risk analizleri ile ortaya konur. Örneğin, ağır inşaat işlerinde çalışan bir kişi, kimya fabrikasında çalışan bir işçiye göre daha yüksek riskler taşır. Ancak, bu durum sadece işin fiziksel özelliklerine değil, aynı zamanda o işyerindeki toplumsal yapı ve ilişkilerin de etkisi altındadır.

Toplumsal Yapıların İşyerindeki Tehlike Sınıfına Etkisi: Sınıf, Cinsiyet ve Irk Faktörleri

Toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk, işyerinde karşılaşılan tehlikelerin derecesini şekillendiren sosyal faktörlerdir. Bu faktörler, işlerin fiziksel risklerinden daha derin bir anlam taşır çünkü işyerindeki eşitsizlikler, çalışanların güvenliğini doğrudan etkiler.

Örneğin, kadınlar genellikle daha düşük ücretli, daha düşük statüde ve daha az güvenli işlerde çalışmak zorunda kalabiliyor. Yapılan araştırmalar, kadınların daha çok temizlik, bakım, sağlık hizmetleri gibi düşük ücretli sektörlerde yoğunlaştığını ve bu sektörlerin genellikle daha yüksek sağlık riski taşıyan işler olduğunu göstermektedir (ILO, 2019). Bu da demektir ki, kadın çalışanlar, erkeklere kıyasla daha fazla tehlike sınıfı riski taşıyan alanlarda çalışıyor olabilirler. Kadınların sosyal yapılarının etkisiyle, hem işyerindeki rollerinde hem de toplumsal normlarla ilişkili olarak bu daha yüksek riskler, çoğu zaman göz ardı edilir.

Erkekler, genellikle daha yüksek statüdeki ve daha fazla maaş alan işlerde çalışırken, aynı zamanda daha az fiziksel risk taşıyan ancak farklı psikolojik baskıların olduğu sektörlerde de yer alabiliyorlar. Ancak bu durum, erkeklerin işyerinde daha az tehlikeye maruz kaldıkları anlamına gelmez. Özellikle yüksek riskli işlerde, erkeklerin daha fazla yer alması da söz konusu olabilir. Ancak burada önemli olan nokta, sosyal yapılar ve iş gücü piyasasındaki normların bu dağılımı nasıl şekillendirdiğidir.

Bir diğer önemli faktör ise ırksal eşitsizliklerdir. Özellikle bazı etnik grupların, daha fazla fiziksel risk taşıyan, genellikle düşük ücretli işlerde çalışmaya zorlandığı gözlemlenmektedir. Örneğin, göçmen işçiler veya etnik azınlıklar, inşaat, tarım ve sanayi gibi sektörlerde daha fazla yer almakta ve bu sektörler çoğu zaman tehlikeli işlerde çalışmayı gerektirmektedir. Bu durum, ırkçı ayrımcılık ve sınıfsal eşitsizliğin bir yansımasıdır. İş güvenliği konusunda ırksal eşitsizliklerin, bu grupların çalışma şartlarında daha fazla göz ardı edilmesi ve daha yüksek risklere maruz kalmalarına yol açtığı söylenebilir (Darity & Hamilton, 2017).

Kadınların Empatik Bakışı: Sosyal Yapıların Etkisi ve Çalışma Güvenliği

Kadınların, toplumsal yapıların etkilerine karşı daha empatik bir bakış açısı geliştirdikleri düşünülmektedir. İşyerinde tehlikeli koşullara maruz kalan kadınlar, genellikle bu durumları daha duygusal bir şekilde ele alabilir ve bu bağlamda çalışma güvenliği konusunda daha dikkatli olabilirler. Kadınların daha fazla bakım işlerine yönelmesi, hem fiziksel hem de duygusal açıdan daha fazla risk taşıyan bir iş yapmalarına neden olabilir. Bu, özellikle sağlık ve bakım sektörlerinde çalışan kadınlar için geçerlidir. Kadınların bu sektörlerde, düşük ücretler ve yetersiz iş güvenliği ile karşılaşması, aynı zamanda toplumun genel olarak işyerindeki güvenlik standartlarını ne şekilde belirlediği konusunda da bir farkındalık yaratabilir.

Kadınların işyerindeki güvenliklerine dair daha fazla duyarlılık göstermeleri, bazen sosyal normlar ve toplumsal cinsiyet rollerine dayalı olarak yetersiz kalabiliyor. Çünkü kadın çalışanlar çoğu zaman bu konuda seslerini çıkarmakta zorlanabiliyorlar. Yine de, kadınların empatik bakış açıları, bu sorunların daha geniş çapta dile getirilmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden daha fazla dikkat çekilmesine olanak tanımaktadır.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Güvenlik İhtiyaçları ve Toplumsal Normlar

Erkekler ise genellikle çözüm odaklı bir yaklaşım sergilerler. Özellikle erkeklerin daha fazla yer aldığı inşaat gibi sektörlerde, güvenlik önlemleri genellikle uygulamaya koyulmaya çalışılsa da, bu sektörlerdeki iş güvenliği kültürünün yetersiz olduğu da gözlemlenmektedir. Erkeklerin bu alandaki çözüm odaklı yaklaşımının, güvenlik protokollerinin iyileştirilmesine yönelik faydalı olabileceği düşünülebilir, ancak bunun yalnızca bir yönüdür. Bu yaklaşımın genellikle "güçlü olma" ve "risk almayı kabul etme" gibi toplumsal normlara dayandığı unutulmamalıdır.

Sonuç: Sosyal Yapıların Etkisi Altında Tehlike Sınıfını Belirlemek

İşyerinin tehlike sınıfını öğrenmek, yalnızca teknik bir süreç değil, aynı zamanda sosyal eşitsizliklerle de bağlantılı bir meseledir. Toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk faktörleri, çalışanların güvenliğini etkileyen, işyerindeki tehlike sınıfını belirlemede rol oynayan önemli unsurlardır. Sosyal yapılar, kadınların ve erkeklerin, etnik grupların ve sınıfsal farklılıkların işyerindeki yerini, karşılaştıkları riskleri şekillendirir.

Bu yazı, işyerindeki tehlike sınıfını öğrenmenin, toplumsal eşitsizlikleri göz ardı etmeyen bir şekilde ele alınması gerektiğini gösteriyor. Hep birlikte, toplumsal normların, cinsiyet rollerinin ve sınıfsal yapının bu süreci nasıl etkileyebileceğini düşünmeliyiz. Sizin düşünceniz nedir? İşyerindeki riskleri anlamak ve güvenlik standartlarını geliştirmek için toplumsal yapılar göz önünde bulundurulmalı mı?