


Asteroit Bennu örnekleri şu anda Dünya’da ve hepsi Evrenin birçok sırrını açığa çıkaracak şekilde ayarlandı. Bunlar daha sonra insanlık tarafından uzun süredir cevapsız kalan pek çok soruya yanıt bulmak için kullanılabilir. Indiana’daki Purdue Üniversitesi’nden Profesör Michelle Thompson, Asteroid Bennu’dan örnekler toplayan bir ekibe liderlik ederek dikkate değer bir başarıya imza attı. Bu örnekler, güneş sistemimizin dört buçuk milyar yıl önceki oluşumuna dair bilgiler sunan zaman kapsüllerinden başka bir şey değil.
CBC News: The National’a verdiği röportajda Profesör Thompson, Asteroid Bennu’nun parçalarını eldivenli ellerinde tutmanın gerçeküstü deneyimini anlattı. Bunu Avrupa’daki Roma kalıntıları arasında yürümeye, tarihin ağırlığını hissetmeye ve antik geçmişle bağlantı kurmaya benzetti. Karbon açısından zengin ve bozulmamış bu asteroit parçalarının, Dünya atmosferi tarafından dokunulmamış yaşamın yapı taşlarını içerdiğini ve onları gezegenimizdeki yaşamın kökenlerini anlamak için paha biçilmez hale getirdiğini söyledi.
Bu asteroit örneklerinin Dünya’da yaşamın başlangıcına ilişkin gizemleri çözebileceğine dair manşetlere çıkan iddia, yalnızca bir abartı değil. Profesör Thompson, bu örneklerdeki karbon moleküllerinin yaşamın evrimi için temel olduğunu ve bunların incelenmesinin, yaşamın Dünya’da nasıl ortaya çıkabileceğini ortaya çıkarabileceğini açıkladı. Bu çabanın önemi, bu malzemelerin katıksız, karasal kirlenmeden arındırılmış doğasında yatmaktadır.
Bunun yalnızca mevcut teorileri mi doğrulayacağı yoksa yeni açıklamalar mı sunacağı konusunda Profesör Thompson geleceğe yönelik heyecanını dile getirdi. Bennu’dan toplanan sınırlı materyal birçok fırsata pencere açıyor. Bu görev, Dünya’daki yaşamın kökenlerini çevreleyen sorulara eşi benzeri görülmemiş bilgiler sağlayacak.
CBC News röportajı aynı zamanda Profesör Thompson’ın Ontario’nun güneyindeki küçük bir kasabadan gezegen bilimindeki mevcut rolüne uzanan ilham verici yolculuğuna da değindi. Başarısını danışmanların ve Kanada’daki birbirine sıkı sıkıya bağlı gezegen bilimi topluluğunun desteğine borçluydu. Gelecek vadeden bilim adamlarını, hayallerini gerçekleştirme yolunda kendi yollarını açmak için rehberlik ve akıl hocalığı aramaktan çekinmemeleri konusunda teşvik etti.
Keşif heyecanı ve tutkusuyla Profesör Thompson, evren anlayışımızın sınırlarını zorlamaya devam ederek daha fazla maceraya atılmayı arzuluyor.
NASA asteroit örneği hayati önem taşıyan su ve karbon içeriyor
(AFP Science And Technology) NASA’nın çarşamba günü açıkladığı açıklamaya göre, 4,5 milyar yıllık asteroit Bennu’dan toplanan bir örnek, bol miktarda su ve karbon içeriyor ve Dünya’daki yaşamın uzaydan kaynaklandığı teorisi için daha fazla kanıt sunuyor.
Keşif, özenli bilimsel analiz için geçen ay Utah çölüne değerli yükünü bırakan OSIRIS-REx misyonunun bir parçası olarak uzaktaki kayaya yedi yıllık bir gidiş-dönüş yolculuğunun ardından geldi.
NASA yöneticisi Bill Nelson, siyah toz ve çakıl taşlarının ilk görüntülerinin ortaya çıktığı Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nde düzenlenen bir basın etkinliğinde, “Bu, şimdiye kadar Dünya’ya dönen en büyük karbon bakımından zengin asteroit örneğidir” dedi.
Karbon numunenin toplam ağırlığının neredeyse yüzde beşini oluşturuyordu ve hem organik hem de mineral formda mevcuttu, suyun ise kil minerallerinin kristal yapısında kilitli olduğunu söyledi.
Bilim adamları, Dünya’nın okyanuslara, göllere ve nehirlere sahip olmasının nedeninin, 4 ila 4,5 milyar yıl önce su taşıyan asteroitlerin çarpması ve bu durumun onu yaşanabilir bir gezegen haline getirmesi olduğuna inanıyor.
Bu arada Dünya’daki tüm yaşam, proteinler ve enzimlerin yanı sıra genetik kod, DNA ve RNA’nın yapı taşlarını üretmek için diğer elementlerle bağlar oluşturan karbona dayanıyor.
Bulgular, taramalı elektron mikroskobu, X-ışını bilgisayarlı tomografi ve daha fazlasını içeren bir ön analiz yoluyla yapıldı.
Bilim insanı Daniel Glavin, “Bu bir astrobiyoloğun rüyasıdır” diyerek, yapılacak daha çok iş olduğunu ve numunenin daha ileri çalışmalar için dünya çapındaki laboratuvarlarla paylaşılacağını ekledi.
– En büyük asteroit örneği –
OSIRIS-REx, bir asteroitle buluşan ve çalışma için örnekler getiren ilk sonda değildi; Japonya, 2010 ve 2020’de gök tozunu geri göndererek bu başarıyı iki kez başardı.
Ancak toplanan miktar – tahminen 250 gram (yarım pound) – Japon misyonları tarafından geri gönderilen cüceler ve Hayabusa2’nin yalnızca 5,4 gramı idare ediyordu.
Adını eski bir Mısır tanrısından alan Bennu, NASA’ya göre “uzay boşluğunda korunan ilkel bir eser” ve bu da onu araştırma için cazip bir hedef haline getiriyor.
Gezegenimizin yörüngesiyle kesişen yörüngesi, yolculuğu Mars ve Jüpiter arasında bulunan Asteroit Kuşağı’na gitmekten de kolaylaştırdı.
Bilimsel içgörülere ek olarak, Bennu’nun kompozisyonunun daha iyi anlaşılması, eğer insanlığın bundan uzaklaşması gerekiyorsa yararlı olabilir.
NASA, 2100’lerin ortalarında Dünya’ya çarpma riskinin olmamasına rağmen, o zaman ile 2300 yılı arasında şansın 1.750’de 1 civarına yükseleceğini söylüyor.
OSIRIS-REx uzay aracı tarafından toplanan veriler, Bennu’nun dış yüzeyini oluşturan parçacıkların o kadar gevşek bir şekilde paketlenmiş olduğunu ortaya çıkardı ki, eğer bir kişi yüzeye adım atarsa, çocuk oyun alanlarındaki plastik toplardan oluşan bir çukura benzer şekilde batabilirler.
– Gelecekteki çalışma –
Araştırmacılar şu ana kadar çabalarını ana numunenin kendisine değil, numune toplama mekanizmasının üzerinde yer alan “bonus parçacıklara” odakladılar.
Numunenin geri kalanının incelenmesi daha sonra yapılacaktır.
Ekim 2020’de OSIRIS-REx probu malzeme toplamak için Bennu’ya nitrojen gazı gönderdiğinde, numuneyi kapatmak için kullanılan bir kapak sıkıştırılarak açıldı ve malzemenin bir kısmının başka bir bölmeye akmasına izin verildi.
OSIRIS-REx kürasyon lideri yardımcısı Christopher Snead, yaptığı bir açıklamada, “En iyi ‘sorun’, çok fazla materyalin olması ve bunları toplamanın beklediğimizden daha uzun sürmesidir” dedi.
NASA, gelecekteki çalışmalar için numunenin en az yüzde 70’inin Houston’da saklanacağını söylüyor; bu uygulama ilk olarak Apollo döneminde Ay kayalarıyla başladı.
Johnson Uzay Merkezi’ndeki astromateryal araştırmaları bölüm şefi Eileen Stansbery, “Örnekler daha sonra yeni sorular, yeni teknikler ve geleceğe yönelik yeni enstrümantasyonlar için mevcut” dedi.
Ek parçalar Smithsonian Enstitüsü, Houston Uzay Merkezi ve Arizona Üniversitesi’nde halka açık sergilenmek üzere gönderilecek.