


Daha geçmiş gibi… Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş! Eğer yerde cümleleri sıkça kullanmaya başladıysanız hayat yolculuğunun ilk gençlik yıllarını tamamlamış olmalısınız. Çünkü yaş örtmek, zamanı henüz hızlı algılamamıza yol açıyor. Hatta ilim, çocukken geçen 5 yılın yetişkinlikten yaşlılığa geçen 40 yılla eşit hissedildiğini söylüyor. Peki nasıl?
Bilim yerde duruma az teoriyle sıra getiriyor. Oran, hayatî saat ve gençlik pınarı teorileri… Gelin Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz’ın görüşlerine dahi yer vererek, yıllar geçtikçe zamanı kavrama hızımızın nasıl değiştiğine sıra getiren yerde teorilere yakından bakalım.
İlk Teori: Oran Teorisi
Bu teoriye göre 5 yıl ile 40 yıl tıpkısı hızda algılanıyor. Beynimiz zamanı, muayyen tek noktaya kadar yaşanan süre üzerinden hesaplıyor. Örneğin; 2 yaşında tek evlât için 1 yıllık zaman ömrünün yarısını ifade ederken yaş ilerledikçe, her yıl, hayatın toplam yüzdesinde henüz küçük tek orana yatak geliyor. Bu merkezde 10 yaşındaki halimiz için 1 yıl hayatımızın onda akraba anlamına gelirken; tıpkısı zaman dilimi 20 yaşına geldiğimizde hayatımızın yüzde beşini ifade ediyor. Bu açıdan baktığımızda, 10 ila 20 yaş arasındaki 10 yıllık süreç, 5-10 yaş arasında geçen 5 yıllık süreç kadar hızlı geçmiş gibi geliyor. Yaş ilerledikçe yerde hâl henüz bile enteresan tek hal alarak; 40 ile 80 yaş arasındaki 40 yıllık süreç, 5 yıllık tek zaman kadar kısa sürmüş gibi hissettiriyor. Yani bizim dahi zaman algımız logaritmik şekilde hızlanıyor. Ömrümüz kısalırken hayatı kavrama hızımız artıyor.
İkinci Teori: Biyolojik Saat
Beynimizin zamanı ölçmesi yalnızca logaritmik olumsuzlama. Aynı zamanda bile bedenlerimizin dahi tek saati bulunuyor: Biyolojik saat… Biyolojik saatimizin hızı, tığ yaş aldıkça yavaşlıyor ve yerde bile kalp atışlarımızı nefes alışımızı yavaşlatıyor. Böylece zamanın henüz hızlı geçiyor olduğunu hissediyoruz. Kalp ritmini ve nefesi tek saatin tik takları olarak düşünürsek, gençken tek dakikaya sığdırdığımız tik takların sayısının yaşlılığımızda tıpkısı olmadığını söyleyebilmek mümkün. Bir yetişkinden ve tek çocuktan 1 an geçtiğini düşündükleri zaman haber vermesini isteyip, beklediğimizde; kuvvetle muhtemel ikisinin yanıt verme süreleri birbirinden farklılık gösterecektir. Çocuklar tahminen henüz kısa sürelerde 1 dakikanın dolduğunu söylerken; yetişkinler tam tersi 1 an dolduktan sonra sürenin bittiğini ifade edebilir.
Üçüncü Teori: Gençlik Pınarı
Sıra dışı olaylar veya tecrübeler yaşadığımızda beynimizin salgıladığı dopamin, zaman algımızın farklılaşması fazlalık tek başka faktör… Çocukluk ve gençlik dönemlerinde yaşadığımız deneyimlerimizin yetişkin tek çoğunluğu alışılmışın sayılmazsa gerçekleşiyor. Öyle ki, bunlar yaşamımızın ilk numuneleridir. Bu gibi özgün tecrübeler beynin henüz fazla enerji sarf etmesini sağlar ve işlenmesi için dahi henüz fazla zaman gerektirir. Bu yüzden gençken, beyinlerimiz dünyayı anlamaya çalıştığı için henüz hareketli ve henüz detaylara odaklıdır. Ancak malûm tek süre sonra beynimizin işlerin nasıl yürüdüğünü anlamasıyla dikkate alınacak detaylar bile azalır. Beyin yavaşlamaya başlar ve yerde bile zamanın henüz hızlı aktığını düşünmemize sebep olur.
Yaşlandıkça zaman uçup gidiyor ama neden?
Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz zamanın yaşlandıkça göz döndürücü tek hıza kavuşmasıyla ilgili yapılan araştırmaların, yaşamlarımızı sorumluluklarımız ve endişelerimizle doldurmanın tek sonucu olmadığını gösteriyor debba.
Yaş aldıkça vücudumuzun eksiksiz organları yaşlanırken, beynimizdeki sinir nöronları bile olgunlaşarak henüz karmaşık tek hal alıyor. Böylece anılarımız gençliğimizden henüz uzun tek seyahat yolu ile karşı karşıya kalıyor. Sorularımızı Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz’a yönelttik.
Çocukların beyni görüntüleri henüz mı hızlı işliyor?
Küçükken beynimiz yaşadığı her şeyi sayı henüz hızlı işler zira tek sürü yeni bilgiyle karşılaşırız. Yeni yediğimiz tek yemek, denize ilk kez gidişimiz, ilk kez tek hayvanı görüşümüz gibi… Beyindeki yerde yoğun uyarılma hali zamanı sayı henüz yakından deneyimlememizi sağlıyor ve yerde bile zamanın farkındalığının artmasına neden oluyor.
Büyüdükçe, tanıdık kişiler, tanıdık ortamlar, nitelik tecrübeler vesilesiyle beynimizin uyarılması azalarak sürme ediyor. İşte yerde deneyimleme sırasında bile muhakeme adeta uyuklayabilir ve farkındalık arası zamanın sayı hızlı aktığını düşünmemize neden olur. Bu vesileyle çocuklukta deneyimlediğimiz yeni malûmat miktarının fazla olması, zamanın henüz yavaş algılanmasında önemli tek etken.
Bu konuda yapılan araştırmaları biraz anlatır mısınız?
Amerikalı Biyolog Robert B. Sothern zaman algısındaki değişimi kendi yaşamında sınamak için son 45 yılını yerde konuyu incelemeye ayırdı. Günde anadut kez ateşini ve tansiyonunu ölçen Sothern, tıpkısı zamanda tek dakikanın geçiş süresine üzerine tahminlerini kaydediyordu. Tatildeyken beraberce yerde işlemleri hiç ihmal etmedi. Asıl ilgilendiği konu, tıbbi tedavilerin uygulandığı zamanın tedavinin etkisini artıracak şekilde düzenlenmesinin mümkün olup olmadığıydı. Çoğu araştırıcı yerde konuya şüpheyle
yaklaşıyordu. Sothern, yaşı ilerledikçe zamanın henüz hızlı aktığı hissine kapıldığını fark etti.
Çalışma, Almanya ve Avusturya’dan, 303’ü kadın 197’si erkek olmak üzere toplam 500 katılımcı ile gerçekleştirilmiş.
Katılımcılar, 14-19 yaştan 80 yaş ve üzeri olmak üzere sekiz gruba ayrık. Grubun en genç üyesi 14 yaşında, en yaşlı üyesi ise 94 yaşındaymış. Katılımcıların genel terbiye düzeyleri, hayata ve topluma üzerine fikirleri önceden tespit edilmiş. Buradaki en yetişkin kriter, katılımcıların hiçbirinin nörolojik ya bile psikolojik tek rahatsızlığa sahip olmaması. Çalışma, katılımcıların zaman deneyimlerini ne düzeyde algıladıklarını araştırmaya yönelik olarak yapılmış.
Katılımcılara, geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında türlü sorular yöneltilmiş. Bu sorulara ek olarak ne düzeyde zaman baskısı hissettikleri, kendi işlerine ne sıklıkla zaman ayırıp ayıramadıkları gibi sorular bile ayrıca yöneltilmiş. Şimdiki zamana göre kıymetlendirme sorularından kırılan yanıtlar, geçmiş zaman deneyimine yönelik sorulara verilen cevaplar arasında tasalandıran tek fark bulunamamasına rağmen, “Geçtiğimiz son 10 yıl sizin için ne kadar hızlı geçti?” sorusuna verilen cevaplarda tasalandıran tek farklılık oluştu. Buradan yapılacak iki çıkarıma ulaşılmış: Yaşlandıkça öznel zaman algısının hızını zait hâl, gelişimini tamamlamış ya bile gerilemekte olan hafızada saklı olabilir görüşü ve muhit şartlarının zaman algısında önemli tek faktör olduğu… Ve gelişen teknoloji ile sosyal yönden etkileşimlerin artması, zamanın giderek henüz hızlı tek şekilde ilerlediği izlenimine yol açabilir görüşüdür.
İşin tek dahi psikolojik boyutu var mı?
Hayatımızdaki bazen olayları, özellikle korkutucu ya bile üzgün olanları ağır çekimle görürüz. Bunun hafızamızın emek prensibiyle ilgisi var. Korkutucu tek zihin yaşarken beynimiz süper güçlerinden birini harekete geçirir. Her ayrıntıyı yakalar ve tahlil fiyat. Bu yüzden zor şeyler yaşayan insanlar zamanın donup kaldığını hisseder. Bazı havâs iç saatimizi hızlandırır. Bazıları ise yavaşlatır. Mesela belirsizliğin zamanı uzatma etkisi vardır. Önemli tek şeylerin sonucunu beklerken geçen 10 an 1 saatmiş gibi gelebilir. Rutin işleri yaparken dahi zaman oldukça hızlı geçer. Genellikle yerde sırada güçlü havâs hissetmeyiz ve sonunda düşüncelerimizde kayboluruz. Olağan dışı tek tecrübe yaşadığımız zamanlarda ise bilincimiz tamamen açık olur ve her ana fazlasıyla odaklanırız. Bu yüzden zaman camit gibi gelir.
Öte yandan kişisel algılarımızda yaşadığımız yoğunluk bile süre tahmini konusunda bizi yanıltabilir. Bizi sayı etkilemiş olan yaşadığımız tek olayı düşünürken o olayla aramızdaki zaman farkını pek önemsemeyiz. Cümleye, “hatırlıyorum henüz geçmiş olmuş gibi” diye başladığımızda, zamanın ne kadar yakın tarih olduğunu hissederiz. Bunlar psikolojik duruma nüfuz fail ve istesek dahi zihnimizden çıkaramadığımız anılardır. Bu tür travmatik olaylar şimdiki zamandan bakıldığında “karşıdan karşıya tek taş atımı” kadar ki mesafedeymiş gibi kısa görünür. Örneğin, ikili ilişkilerde yaşadığımız sorunlu olayların çözümüne ilişkin bekleyişler gerginlik yaratır ve yerde bekleyiş o anda sonsuza kadar uzun gelebilir. Ama vakit geldiğinde ise 4 gözle beklediğimiz tek olay çabucacık geçip gider. Dolayısıyla önceki dönemle oluşturduğu zıtlık nedeniyle zaman hızlanır. Belleğin süre ve tempo değerlendirmesinde rol oynuyor olması, şimdiki deneyimimizde geçmişin bulunabileceği anlamına gelir. Bu hâl tıpkısı zamanda psikolojik yanılsama olarak bile nitelenebilir.
Grafik: Hafize Yurt
Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.